Kanayan tümcelerim adına!!!
Bir serzenişin anatomisi yankılandı tümcelerde... Uzun sükutun ertesinde yeniden kanadı düşler masalların gizinde... Yar(sız)lığın anaforuna kenetlenen bir zanlı dudağına düğümlenen bir ezgiyle geceyi yardı... Bu bir ayrılığın kangren senfonisiydi... Geceydi... Ölüm her taraftan muzipliğini sarmalıyordu... Bir düş kaşifiydi gizinde kendini arayan... Ah prangalı çocuk ah... Azapların karargahında düş aranırmı? Sevgi düş ile anılırmı?
Yanlış bir öykünün çapağında kendini bulmuştu... Yanlış öykü, yanlış başrol oyuncusu, yanlış zaman ve yanlış rol... Tüm bunlar ölüme yetecekti kendince... Oysa delicesine yaşamak isterdi düşleri... Yıllar önce ölümün kıyısında dolaşmıştı... Ölümün son yapacağı iyiliğin bir daha ölmemek olduğunu biliyordu... Ölüm artık son iyiliğini yapmak üzere yola koyulmuştu...
İh(ti)maller faydasız bir yaşam nedeniydi... Düşler yitirmişti kendini... Masallarında ölü düşler birikiyordu...
Söylenmemiş sözler artık kanayacaktı... Ölümle randevuya ramak kalmıştı... Geç kalınmış figanın faydası son kullanma tarihini geçmişti... Düşlerinin başrol oyuncusu bir gizdüş kaşifiydi... Düşünün vazgeçilmez kahramanıydı...Tümcelerinin gizinde yaşayan hüzün perisiydi... Vuslatı olmayan bir sevdanın ikinici tekil zanlısıydı... Kendi kanamalarında kendine ağlayan bir arsızdı!!!
Acının melodramı sol yanında utancın senfonisiydi... Bulamadığı düş ölümün sahilinde maynaydı... Sokaklar o kadar acımasız bir hissin içindeydi ki umut tarif edilmez bir adresti... Kendinden habersiz girdiği kuyuda, düş sanısıyla urganını düşüşlere asmıştı... Sanılar kanamaların yandaşı değilmiydi?
Ve ben, kendi içinde ikinci bir zanlı yaratan düş gezgini... Prangalının dizelerinden kendini analiz eden bir pesimist... Evrim geçirmiş bir şizofren...
Ölümün trajedisi dizelerimde haykırıyor... Mürekkebin damlaları son demlerinde... Artık düş kendinden bağımsız insanı sağır eden bir bilinmezlik senfonisi... Ve ben sağırım... Ve ben yüreğinden geçen bir gizdüş kaşifine ruhunu tembihlemiş eşkiyayım... Gizdüşün bir tümcesine binlerce satır yazacak kadar acemi bir şairim...
Kendine (ya)saklanan bir mülteciyim...
Tümcelerimde bir militanın ihanet süsü virgülünü şaşırdı... Noktayı koyma vakti geldi... Şiirlerim bedenimi yıkamak için yanan ateşte yanacak...
Kuytumda söylenmemiş sözlerin intiharı saklı...
Mürekkebime sır yüklemek adına kanadım...
Sırrım ifşa edildi...
Bilinmezliğin labirentinde giz olmak için sıradaydım
Şimdi sıra bende...
!